Görünmez Renkleri Görebilmek: Bölüm 2 (Okuma süresi: 3 dakika)
Serinin ilk yazısında bazı hayvanların egzotik görme yeteneklerini ve insanin renkli görme yeteneğinin sınırlarını keşfetmiştik. Bu makalede bu sınırlara sebep olan trikromatik görme özelliğimizin bazı tuhaflıklarından bahsedeceğiz.
İnsan gözünde renkli görmemizi sağlayan kırmızı, yeşil ve mavi olmak üzere üç tip koni hücresi olduğunu ve bütün renklerin bu üç rengin çeşitli derecelerde kombine edilmesinden oluştuğunu hatırlayın. Bu duruma trikromatik renkli görme denir. Televizyon ve bilgisayar ekranları üretilirken insan fizyolojisi örnek alınmıştır. Bilgisayarınızın ekranında sarı renkli bir şekil gördüğünüzde, aslında hiçbir piksel sarı değildir. Kırmızı ve yeşil piksellerin eşit derecede aktive olduğu durumda beynimiz bir sarı renk algısı yaratır. Farklı koni hücrelerinin farklı renk algıları yaratmakta rekabet etmelerine rakip işlem teorisi adı verilir. Parlak bir ampüle uzun süre bakıp gözünüzü başka bir yöne çevirdiğinizde görme alanınızda parlak mavi bir leke görmenizin sebebi budur.
Ancak renk reseptörleri her zaman aktive olmazlar, bazen de sürekli aktivasyon sonucu yorulurlar ve güçlü ve sürekli bir uyaran karşısında bile az miktarda aktive olurlar. Rakip işlem teorisine göre bir ya da birkaç renk reseptörünün yorulması, yorulmayan diğer aktif reseptörlerin doğaüstü renk algıları yaratmasına neden olur. Örneğin açık mor, kırmızı ve mavi renk reseptörlerini eşit derecede yorarak yeşil renk reseptörlerinin optik sinirden beynin görme merkezlerine daha kolay yol almasını sağlar. Sonuç yeşil renkte nesnelerin gözümüze „olduklarından da yeşil“ görünmesidir. Böyle bir olağanüstü yeşil algısını diğer iki reseptörü (mavi ve kırmızı) yormadan göremeyiz. İnanmadıysanız kendiniz deneyin!
Aşağıdaki mor rengin ortasındaki artı işaretine 20 saniye boyunca gözünüzü başka hiçbir yere çevirmeden bakın ve hemen ardından aşağıdaki yeşil dikdörtgene bakın. Yeşil size de „daha yeşil“ göründü mü?
Bazı kadınlar bu „görünmez“ renkleri renk reseptörlerini yormadan da görebilirler. Bu kadınlarda yeşil ya da kırmızı renk reseptörlerini kodlayan genlerde bir mutasyon vardır ve bu mutasyon koni hücrelerinin algıladığı ışık dalgaboylarını değiştirir. Bu mutasyon sonucu „vahşi tip“ denilen yeni bir renk reseptörü oluşur, görme artık trikromatik değil tetrakromatiktir (Çevirenin notu: Latince tri- üç, tetra- dört anlamındaki ön eklerdir) ve bu insanlar mutasyonsuz insanlara göre 100 kat daha fazla renk görme yeteneğine sahiptir. Bu genler X kromozomunda bulunur. Erkekler sadece bir X kromozomuna sahip olduklarından bu mutasyona sahip olsalar bile böyle bir görme yeteneğine sahip olamazlar. Concetta Antico adındaki San Diego’lu sanatçı tetrakromatik görmeye sahiptir ve iddiasına göre bu görme yeteneği onu „bilinen renk ve değerlerin ötesine“ taşıyor.
Renkli fotoğraflar çekmemizi sağlayan kameralar üç farklı renk filtresiyle trikromatik görmeyi taklit ederler. Ancak bazen bu filtrelerin dalga boyları insan görme reseptörlerinin dalga boylarından farklı olur. Örneğin telefonunuzun kamerası televizyonda kanal değiştirirken kumandanızdan çıkan kızılötesi ışığı yakalayabilir. Deneyin!
Genelde fotoğrafını çektiğimiz nesnelerin gözümüzle algıladığımız renkleriyle fotoğraflarda görünen renklerini karşılaştırabiliriz. Ancak, örneğin NASA fotoğraf çekmesi için uzaya araç gönderdiğinde, bu araçla çekilen fotoğraflardaki renklerin gerçekliğini karşılaştırabilecek bir insan gözü yoktur. Bu nedenle NASA Mars’taki uzay aracının kamerasını kalibre edebilmesi için bir referans noktası belirler. Geçtiğimiz Temmuz ayında Plüton’a ait yeni fotolar geldiğinde fotoğrafların mavi değil kırmızı ve bej renklerde görünmesi internette şaşkınlıkla karşılanmıştı. Oysa fotoğrafları çeken kameranın filtreleri insan gözüyle direkt olarak karşılaştırılamaz. Fotoğraflar mavi, yeşil ve iki infrared filtreye sahip bir kamera ile çekilmişti. Aynı fotoğrafı insan gözünün algılayabileceği bir hale getirmek fotoğrafları flulaştırıyor.
İyi de, renkler sadece beynin yarattığı etiketlerse, bilimsel araçlarımızı neden sadece insanın yeteneklerine sınırlayalım ki? Görünmez renkleri asla deneyimleyemeyecek olsak bile modern bilim radyo dalgalarından gama ışınlarına kadar her şeyi bize gösterebilir.
***
Yazı ilk olarak 30 Eylül 2015 tarihinde Knowing Neurons sitesinde İngilizce olarak yayınlanmış olup NöroBlog’un Knowing Neurons ile gerçekleştirdiği işbirliği ile Türkçe diline çevrilmiş ve yayınlanmıştır.
Anasayfamızdan daha fazla sinirbilim yazısına ulaşabilir, podcast ve videolarımıza erişebilirsiniz.