Modern Sinirbilimin En İyi Anlatıcısı: Oliver Sacks

Okuma Süresi 2 Dakika

İnsan beyni bildiğimiz evrendeki en karmaşık nesne. Beynin işleyişini çözmeye çalışan sinirbilim de bir hayli karmaşık bir alan. Sinirbilimi anlamaya çalışan insanlar olarak bu büyüleyici alandaki gelişmeleri anlayabilmek için çok iyi rehberlere ihtiyacımız var.

Oliver Sacks işte bu rehberlerden en çok tanınanı ve en iyisiydi. 2015 yılında hayata gözlerini yuman bu büyük nörolog binlerce hasta tedavi etmekle yetinmemişti; sinirbilimi milyonlarca insana sevdirdi, onlara beynin oynadığı oyunları öğretti, sinirbilimin içindekilere ise ilham verdi.

Oliver Sacks 2

Oliver Sacks 1933 yılında İngiltere’de doğdu, profesyonel hayatının büyük bir bölümünü önce Kanada, sonra ABD’de geçirdi. Dünya onu yazdığı kitaplarla tanıdı. Türkçeye de çevrilen “Karısını Şapka Sanan Adam” onu ünlü yapan kitaptı. Ardından NöroBlog‘da da bahsettiğimiz Uyanışlar kitabından uyarlanan ve Robin Williams ile Robert De Niro‘nun harika oyunculuklarıyla büyük yankı uyandıran film geldi. 2000’li yıllarda internet ve sosyal medya Sacks’in en az yazıları kadar büyülü olan konuşmalarını bize taşıdı.

Sacks’in sinirbilimsel konuları başarıyla aktarabilmesinin ardında yatan etkenlerden biri de anlattığı fenomenlerin bir kısmını bizzat yaşamasıydı.

Örneğin 1960’li yıllardaki “çılgın” gençlik dönemlerinde sık sık halüsinojen maddeler aldığı bilinen Sacks, bu döneme dair anılarını ve halüsinasyon deneyimlerini yazılarında sıklıkla aktardı.

Oliver Sacks aynı abisi gibi yüz tanımakta büyük zorluklar yaşıyordu, “prosopagnozi” fenomeninden muzdaripti. Prosopagnozi genellikle beynin fusiform girus denen yüz tanımaktan sorumlu özel bir bölgesinde oluşan hasarlar nedeniyle yüzleri tanımakta yaşanan güçlüktür; çoğu insanda felç, tümör ya da travma gibi nedenlerle sonradan gelişse de Sacks gibi bazı insanlar doğuştan itibaren bu durumdan muzdariptir.

2006 yılında sağ gözünde melanom adı verilen bir kanser tespit edilen Sacks bu tümörün tedavisi için radyoterapi görmek zorunda kaldı. Radyoterapi sonrasında sağ gözüyle görme yetisini neredeyse tamamen kaybetmişti. Bu durum onun bir başka nörolojik fenomen olan körlük halüsinasyonlarını deneyimlemesine yol açtı. Charles Bonnet Sendromu denilen ve bir süre görebildikten sonra görme yetilerini kaybeden insanlarda görülen bu durumda, göz işlevini yapamadığı halde beynin görme merkezleri hala sağlıklı olduğu için beyin bu duruma adapte olamaz ve kör kişi halüsinasyonlar görmeye başlar. Çeşitli geometrik şekillerden canlı yüzlere kadar pek çok farklı biçimde ortaya çıkan bu halüsinasyonlar şizofrenide görülen halüsinasyonlardan oldukça farklıdır. Yine de hastaların çoğu “deli” sanılmamak için bu halüsinasyonları saklama eğilimdedir.

Oliver Sacks kitaplarının pek çoğu Türkçeye de çevrildi ve Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı. Ölmek üzereyken bile bize harika dersler veren sinirbilimin geçtiğimiz yüzyıldaki en iyi anlatıcısının kaleme aldığı bu harika kitapları okumanızı öneririm.

Son olarak sizi, Oliver Sacks’in halüsinasyonlar üzerine yaptığı harika bir TED konuşmasıyla baş başa bırakmak isterim.

Keyifli seyirler…

NöroBlog’u Patreon üzerinden desteklemek için: patreon.com/NoroBlog

Anasayfamızdan daha fazla sinirbilim yazısına ulaşabilir, podcast ve videolarımıza erişebilirsiniz.