Hayattaki Amacınızı Keşfetmenize Yardımcı Olacak 5 Psikoloji Bulgusu

Psikolog Christian Jarrett'in aeon'da yayınlanan yazısını NöroBlog okurları için çevirdik.

Okuma Süresi 4 Dakika

Bakın. Hayatınızı planlayamazsanız. Önce neye tutku duyduğunuzu, neyi gerçekten önemsediğinizi keşfetmelisiniz. Barack Obama

Eğer sizler de pek çok insan gibi hayattaki asıl amacınızı arıyorsanız, mesela sizin için önemli olan konularla hangi mesleğin örtüştüğüne henüz karar verememişseniz, şu beş araştırma bulgusunu göz önünde bulundurmayı düşünebilirsiniz.

Birincisi, uyumlu tutku ile takıntılı tutku birbirinden farklıdır.

Sizi harekete geçiren bir kariyer planı veya mesleki hedef bulursanız, iş hayatınızda başarılı olmanız ve mutluluğu yakalamanız daha olasıdır; derin akademik yazın bize böyle söylüyor. Oysa dikkat edilmesi gereken bir nokta var: 2003’te yayımlanan ufuk açıcı bir makalede Kanadalı psikolog Robert Vallerand ve meslektaşları uyumlu tutku ile takıntılı tutku arasında önemli bir ayrıma gittiler. Tutkunuzun veya hayattaki amacınızın kontrolden çıktığını, ruh halinizin ve özgüveninizin ona bağımlı hale geldiğini hissediyorsanız, bu durum takıntılı türe karşılık gelir ve bu tür tutkular insana ne kadar enerji verse de tükenme ve kaygı gibi olumsuz sonuçlarla da ilişkilidir.

Oysa tutkunuz kontrol altındaysa, sevdiğiniz yanlarınızı yansıtıyorsa ve yaşamınızdaki diğer önemli faaliyetleri tamamlıyorsa, bu uyumlu bir tutkudur ve canlılık, iş yerinde daha iyi performans gösterme, pürüzsüz bir akış hissi ve pozitif ruh hali gibi olumlu sonuçlarla bağdaştırılmaktadır.

İkincisi, hayatta henüz peşinden gitmediğiniz bir asli amacınızın olması, hiç olmamasından bile kötüdür.

Eğer gerçekleştirmek için yanıp tutuştuğunuz bir tutkunuz veya amacınız varsa, bu ateşin sönüp gitmesine izin vermeyin. Birkaç yıl önce, Güney Florida Üniversitesi’ndeki araştırmacılar yüzlerce kişi ile bir anket çalışması yaptılar. Daha sonra bu katılımcıları verdikleri yanıtlar doğrultusunda hayatta asli bir amacı olmayan, böyle bir amacı olan ve peşinden giden, amacı olan ama henüz peşinden gitmemiş kişiler şeklinde üç gruba ayırdılar. Bu gruplar işe olan ilgileri, kariyerlerine bağlılıkları, yaşam doyumları, sağlık ve stres açısından birbirleriyle karşılaştırıldığında, amacının peşinden henüz gitmemiş grubun tüm bu başlıklarda diğerlerinden daha düşük puanlar aldığı görüldü.

Araştırmacılar, bu bulgular doğrultusunda, insanın hayatta bir amacının olmasının sanıldığı gibi her zaman faydalı olmayabileceği sonucuna vardılar: “Hayatta asli bir amacınızın olması ancak onu gerçekleştirebiliyorsanız yararlıdır; aksi takdirde, böyle bir amacınızın hiç olmamasından bile zararlı olabilir.”

Göz önünde bulundurulması gereken üçüncü bulgu, tutku olmadan dayanıklılığın “angaryadan ibaret” olmasıdır.

“Dayanıklılığın” başarılı bir kariyer için olmazsa olmaz niteliğini ön plana çıkaran Pennsylvania Üniversitesi’nden psikolog Angela Duckworth, son derece başarılı, “dayanıklı” kişilerin etkileyici ölçüde sebatkâr olduğunu savunur. “Dayanıklı olmak,” diye yazar Duckworth konuya ilişkin 2016 tarihli kitabında, “yedi düşüşün ardından sekizinci defa kalkmaktır.” Sorumluluk sahibi (daha disiplinli ve üretken) olmanın kariyer başarısını artırdığını gösteren çok sayıda çalışma mevcuttur. Peki dayanıklılık bundan mı ibarettir?

Duckworth, dayanıklılığın elzem bir parçası daha olduğunu sürekli vurgular, ki bu da bizi tekrar tutku başlığına getirir: Duckworth’e göre, dayanıklı kişiler sebatkâr olmalarının yanı sıra bir de “nihai mesele”ye (yani bir anlamda bir tutkuya veya asli bir amaca) sahiptir.

Gelin görün ki, geçen yıl yayımlanan bir makaleye göre, standart dayanıklılık ölçümü tutkuyu (veya, daha spesifik olarak belirtirsek, “tutku edinimi”ni) ölçmekte yetersiz kalmıştır. New York’taki Columbia Business School’dan Jon Jachimowicz ve çalışma arkadaşları, bu bulgunun dayanıklılık üzerine yürütülen çalışmaların birbiriyle bu kadar tutarsız olmasını (ve, bu tutarsızlığa istinaden dile getirilen, bu kavramın şişirilmiş bir balon, sorumluluk sahibi olmanın farklı bir ambalajla sunulmasından ibaret olduğu yönündeki iddiaları) açıklayabileceği kanısındadır.

Jachimowicz’in ekibi tutku edinimini (insanların işlerine duydukları tutkuyu ne denli yeterli bulduklarını) açık bir biçimde ölçmüş ve bu ölçümü sebat (ilginin istikrarı ve engelleri aşma becerisi) ölçümü ile birleştirmiştir. Böylelikle, bu ikisinin bir araya geldiklerinde bir teknoloji şirketinin çalışanlarında ve üniversite öğrencilerinde daha üstün performansı yordadıkları bulgusuna ulaşmış ve bunu “Bulgularımız, tutku edinimi olmadan sebatın angaryadan ibaret olduğunu gösteriyor; oysa tutku edinimli bir sebat, kişiyi ilerlemeye sevk ediyor” diyerek bildirmişlerdir.

Bir diğer bulguya göre, yeterince çaba gösterdiğinizde işiniz sizin için bir tutkuya dönüşebilir.  

Hayatta bir tutkunuzun veya asli bir amacınızın olmasının faydalarına dair bir şeyler okumak iyi hoş ama sizin böyle bir tutkunuz yoksa, nereden bulacaksınız? Duchworth diyor ki, bir anda kafanızda bir ampül yanmasını veya sessiz tefekkür neticesinde yanıta ulaşmayı beklemek hata olacaktır; bunun yerine, farklı faaliyet ve amaçları keşfetmeniz, kendinizi toplumun karşı karşıya olduğu çeşitli zorluk ve ihtiyaçlara maruz bırakmanız gerekir. Yine de aklınıza bir şey gelmezse, tutkunuzu bulmanın size her zaman enerji ve kararlılık getirmediğini söyleyenlerin tavsiyelerine kulak vermek iyi olabilir: Bazen süreç tersine işler ve enerjinizi işinize verdiğinizde tutku kendiliğinden gelir.

Mesela 2014’te yayımlanan, Alman girişimcilere sekiz hafta boyunca aynı anketi birkaç defa uygulamış bir çalışmada çok net bir örüntü tespit edilmiş: Eğer bir önceki hafta işlerine daha çok emek verdilerse, girişimlerine duydukları tutku da artıyormuş. Yapılan takip çalışması da bunu nitelendirmiş ve bir işe emek vermenin ancak söz konusu iş özgürce seçildiyse ve bir tür ilerleme sağlandığı hissediliyorsa kişiye enerji verdiğini öne sürülmüştür.  “Girişimciler, giriştikleri işte ciddi bir mesafe katettikleri ve kendi hür iradeleri doğrultusunda çaba gösterdikleri zaman daha da tutkulu hale gelmektedir.”

Son olarak, tutkunun keyifle yaptığınız bir işten doğacağını düşünüyorsanız, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

Sizce tutku nereden gelir, bir düşünün bakalım. PsyArXiv’de yayımlanan ancak henüz basılmamış bir makalede Jachimowicz ve ekibi tutkunun keyifle yaptığınız bir şeyden kaynaklandığını düşünen (yazarların, Oprah Winfrey’nin tutkuların “sevdiğiniz şeyi yaptığınızda tomurcuklandığını” söylediği 2008 tarihli diploma töreni konuşmasında özetlediğine inandıkları görüşü benimsemiş) kişiler ile inandığınız veya değer verdiğiniz bir şeyden doğduğunu düşünenler arasında bir ayrıma gitmiştir (Meksika eski başkanı Felipe Calderón’un 2011’de yine bir diploma töreninde söylediği “inandığınız, uğruna savaştığınız şeyleri tutkuyla benimsemelisiniz” sözleri de bu ikinci grubu yansıtmaktadır).

Araştırmacılar, tutkunun keyifle çalışmaktan kaynaklandığına inananların, tutkunun önemli bir şey yapmaktan doğduğuna inananlara kıyasla, tutkularını bulduklarını hissetme ihtimalinin daha düşük olduğunu (ve işlerinden istifa etmeyi istemeye daha yatkın olduklarını) bulmuştur. Belki de bunun sebebi, salt keyif için çalışmanın yüzeysel ve geçici bir yanının olmasıdır; bir ay veya bir yıl sonra eski tadı kalmayabilir.

Oysa önemsediğiniz bir şey uğruna çalışmak zamansız bir uğraştır ve sizi sonsuza kadar idare etmesi muhtemeldir. Araştırmacılar, bu bulgular doğrultusunda, “insanların işlerinde arzu ettikleri tutku düzeyine ne denli erişebildiklerinin işin kendisinden çok onların işle ilgili tutkuların peşinden nasıl gidildiğine yönelik inanışlarıyla ilişkili olduğu” sonucuna varmıştır.

Çeviren: Elif Okan Gezmiş
Düzenleyen: Onur Arpat

Christian Jarrett tarafından yazılan yazı ilk olarak 7 Ocak 2019 tarihinde Aeon‘da yayınlanmış olup NöroBlog’un Aeon’dan aldığı kullanım izniyle Türkçeleştirilerek yayınlanmıştır. Bold yazılan yerler çeviri editörü tarafından yapılan vurgulardır.

NöroBlog’u Patreon üzerinden desteklemek için: patreon.com/NoroBlog

Freud vs. Jung: Seksin Anlamından Çıkan Bir Kan Davası

Anasayfamızdan daha fazla sinirbilim yazısına ulaşabilir, podcast ve videolarımıza erişebilirsiniz.