
Dil ve Konuşma Bozuklukları Nelerdir?
Dil ve konuşma terapisi çocuk ve yetişkinlerde görülen dil, konuşma, akıcılık, ses, yeme ve yutma ile ilgili sorunların teşhis, tanı ve tedavisi ile ilgilenen bir bilim dalıdır. Avrupa’da logopedi olarak da isimlendirilmektedir.
Dil konuşma terapistleri farklı yaş ve tanı grubundan hastalar ile çalışabilmektedirler. Örnek vermek gerekirse çocuklarda gecikmiş konuşma, kekemelik, çocukluk çağı apraksisi, konuşma sesi (artikülasyon) bozuklukları ile ilgilenirler. Bunun yanı sıra otizm, özgül dil bozukluğu, disleksi, öğrenme güçlüğü gibi gelişimsel bozukluklara; down sendromu, rett sendromu gibi genetik bozukluklara; işitme kaybına veya yarık dudak/damak gibi ağız-yüz anomalilerine eşlik eden dil ve konuşma bozuklukları ile de sıklıkla çalışırlar.
Okuma, yazma, dili sosyal iletişim için kullanma bakımından zorluk yaşayan çocuklar ve iki dilli çocuklar da dil ve konuşma terapistleri tarafından desteklenirler. Yetişkinlerde ise çocuklarda çalışılan alanlara ek olarak, çoğunlukla beyin kanaması veya kafa travmasına bağlı olarak gelişen afazi, apraksi ve dizartri; ağız ve gırtlak kanserine bağlı olarak gelişen konuşma, yeme ve yutma bozuklukları; ses tellerindeki nodüllere, poliplere veya ses tellerinin hareketlerindeki düzensizliklere bağlı ses bozuklukları ile çalışırlar (ASHA, 2016).
Dil ve Konuşma Bozuklukları Neden Önemlidir?
Gerek çocuklar gerekse yetişkinler için iletişim kurmak dünyayı anlamanın, kendini ifade etmenin ve çevredeki insanlarla sosyal bağlar kurmanın en etkili yoludur. Dolayısıyla, yaşanabilecek herhangi bir dil ve konuşma bozukluğu kişinin çevresiyle kurduğu bilgi, duygu ve düşünce alışverişini sekteye uğratacaktır. Bu durum, uzun vadede öğrenme, dikkat ve algı gibi bilişsel süreçleri ve akran ilişkileri, sosyal kabul gibi psiko-sosyal süreçleri de etkileyeceği için, kişinin yaşam kalitesini düşürebilir. Bu nedenle, özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda dil ve konuşma bozukluklarının erken tanı ve tedavisi büyük önem taşır.
Bu amaçla dil ve konuşma terapistleri standardize testler, kontrol listeleri ve doğal iletişim gözlemleri gibi farklı yöntemler kullanarak dil, konuşma ve iletişim işlevlerine ilişkin davranışları değerlendirirler. Ardından, var olan dil ve konuşma bozukluğunun giderilmesi için uzun ve kısa dönemli hedefler belirleyip terapi verirler.
Dil ve Konuşma Bozuklukları ile Nörobilimin Bağlantısı Nedir?
Son yıllarda nörobilim alanında yaşanan gelişmeler dil ve konuşma bozuklukları için de yeni tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde rol oynadığı görülür. Özellikle Elektroensefalografi (EEG), Pozitron Emisyon Tomografisi (PET), Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI), Difüzyon Ağırlıklı Görüntüleme (DTI) gibi tekniklerindeki ilerlemeler davranışsal tepkilerin ardında yatan nörolofizyolojik süreçlerin anlaşılmasına olanak tanımıştır (Friederici, 2009).
Bu sayede çocuklarda ve yetişkinlerde dil ve konuşmayı anlama ve üretmede beynin hangi bölgelerinin görev aldığı açıklığa kavuşmuştur. Benzer biçimde, beynin belirli bir bölgesinde oluşan hasarın dil ve konuşmanın anlaşılması ve üretilmesi üzerinde ne gibi etkilerinin olabileceği gözlemlenmiştir. Doğumdan itibaren yaşa bağlı olarak dil ve konuşmadan sorumlu beyin merkezlerinde meydana gelen değişiklikler incelenmiştir. Uygulanan dil ve konuşma terapisinin işe yarayıp yaramadığını hem davranışlarda hem de beyinde meydana gelen değişikliklerle izlemek mümkün olmuştur.
Buna ek olarak, diğer görüntüleme tekniklerine kıyasla taşınabilir ve ucuz olduğu, hareket etmeye olanak sağladığı için son yıllarda dil ve konuşma bozuklukları araştırmalarında sık tercih edilen fonksiyonel yakın kızılötesi spektroskopisi (fNIRS) gibi yeni teknikler ise; anne karnındaki bebeğin sese, konuşmaya, dile verdiği tepkiler ve ilişkili nörolojik süreçler hakkındaki bilgi birikimini bir üst noktaya taşımıştır (Ferrari & Quaresima, 2012). Tüm bu gelişmeler ışığında davranışsal ve nörofizyolojik cevapları bir arada değerlendiren dil ve konuşma terapistleri, kanıta dayalı uygulamalarla tedavi ve destek sağlama konusunda büyük aşamalar kaydetmişlerdir.
Sonuç olarak son yıllarda dil ve konuşma terapistleri ve nörobilimciler arasında çok sayıda işbirliği gerçekleşmiştir. Yayınlanan ortak çalışmalar ise dil ve konuşma hakkındaki bilinmezlikleri ortadan kaldırmış ve yeni çalışmalar için ilham kaynağı olmuştur.
Yazan: Selen Gündüz
Düzenleyen: Onur Arpat
NöroBlog’u Patreon üzerinden desteklemek için: patreon.com/NoroBlog
Kaynaklar ve ileri okuma:
American Speech–Language–Hearing Association- ASHA (2016) Scope of Practice in Speech–Language Pathology [Scope of Practice]. https://test.asha.org/policy/SP2016-00343/ adresinden 23.04.2019 tarihinde erişilmiştir.
Friederici, A. D. (2009). Pathways to language: fiber tracts in the human brain. Trends in Cognitive Sciences, 13(4), 175–181.
Ferrari, M. & Quaresima, V. (2012). A brief review on the history of human functional near-infrared spectroscopy (fNIRS) development and fields of application. NeuroImage. 63, 921–935.
Görsel Freepik.com
Logopedi Sözlüğü
Afazi: Beyin kanaması veya kafa travması sonucu beynin sol yarım küresinde yer alan dil-konuşma merkezlerinin hasar görmesi sonucu oluşan dil-konuşma güçlüğüdür.
Akıcılık sorunları: Kekemelik, çok hızlı konuşma gibi bozuklukların genel adı.
Apraksi: Konuşmayı üretebilmek için gerekli olan istemli kas hareketlerini yapmada gözlenen motor planlama güçlüğüdür.
Dizartri: Merkezi veya çevresel sinir sisteminin hasar görmesine bağlı olarak gelişen motor konuşma bozukluğudur.
Nodül: Sesin yanlış kullanımı sonucu ses telleri üzerinde oluşan çıkıntılardır.
Polip: Sesin yanlış kullanımı, sigara ve alkol tüketimi, reflü vb. sonucu ses telleri üzerinde oluşan içi sıvı dolu çıkıntılardır.
Anasayfamızdan daha fazla sinirbilim yazısına ulaşabilir, podcast ve videolarımıza erişebilirsiniz.