
Budala, Yeraltından Notlar, Ezilenler, Suç ve Ceza, Öteki, Beyaz Geceler…
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski pek çoğumuzun bu eserlerle aşinalık kazandığı 1821 doğumlu Rus bir yazar. Ancak bununla da kalmayıp sinirbilim camiasında da oldukça fazla bilinen ve anılan bir isim haline gelmiş. “Geschwind Sendromu” olarak da karşınıza çıkabilecek ve uzun tartışmalara yol açacak bir sendroma ismini veren bu büyük yazar, “yeteneğini muzdarip olduğu epilepsi hastalığına mı borçlu” sorusu hâlâ bazılarımız için merak konusu.
Genel kanı, Dostoyevski’nin temporal lob epilepsisine sahip olduğu yönünde olsa da bu konuda pek çok araştırma ve farklı fikir bulunuyor. Örneğin Freud, Dostoyevski’nin ilk nöbetinin 17 yaşında babasının ölümünden kısa bir süre sonra gerçekleştiğini düşünerek onun psikojenik nöbetler yaşadığına kanaat getirmiştir. Çoğu biyografisinde ise ilk nöbetini 1846’da, yani 25 yaşında geçirdiği yazar. Ancak epileptik doğaya sahip bir çocuk olarak işitsel halüsinasyonlar yaşamış olabilir. Bir seferinde etrafta onu uyaran kimse olmadığı halde birinin ağlamaklı bir şekilde “Bir kurt, bir kurt…” diyerek onu uyardığını belirtmiştir.
Sendroma ismini veren bilim insanı Geschwind ve meslektaşı Alajouanine, Freud’un sunduğu histeroepilepsi tanısını reddetmek ve Dostoyevski’nin temporal lob epilepsisine sahip olduğunu doğrulamak amacıyla birkaç argüman öne sürer. Onlara göre romanlarında, mektuplarında, kendi ifadelerinde, ailesi ve arkadaşlarının ifadelerinde temporal lob epilepsisine ait interiktal (nöbetler arası) davranışsal sendromun klasik özellikleri net bir şekilde görülmektedir: Artan duygusallık, kozmik/felsefi/dini endişeler, ahlak ve uygun tutuma yönelik endişeler, şaka kaldıramama, alınganlık ve agresiflik, ufak ve önemsiz konularda uzun ve karmaşık tartışmalara girme eğilimi, cinsel istekte azalma ve en meşhuru; hipergrafi.
Dostoyevski’nin defterinden çizimler
Hipergrafi aşırı yazma durumuna verilen isimdir. Örneğin bazı epileptik hastaların günlükleri inanılmaz derecede detaylıdır. Hastalar “Bu sabah 9.37’de sol kulak memesinin 3,5 santim yukarısındaki uyuşma hissiyle karakterize çok hafif bir nöbet geçirdim” benzeri cümleler yazabilir. Bazı hastalar tüm aktivitelerini her detayıyla tasvir eder ve her ay sonunda özet, hatta özetin özetini çıkarırlar. Kimileri şiirler ve kısa aforizmalar yazar, kimilerindeyse okuduklarının altını çizme eğilimi vardır.
Dostoyevski de epileptik özellikleri yazısına geçirmiş olabilir. Oldukça üst düzey ahlaksal endişelerden bahseder ve bunu çoğu kez küçük detaylarla yapar. Kılı kırk yaran tavırları, kızgın dürtüselliği ve agresifliğiyle birlikte yaşaması en güç insanlardan biri olduğu söylenir. Ancak onunla arkadaşlık kuranlar ve ailesinin söylediğine göre bu ters doğasına karşın güçlü bir duygusal bağ kurduğunu da hissettirebilen biriymiş.
Geschwind ve Waxman konuşmanın, ana fikri ifadeden önce gereksiz birçok ayrıntıyı içermesi, hiposeksüalite, dindarlık ve aşırı yazma halini belirgin olarak taşıyan Dostoyevski’nin sahip olduğu interiktal kişilik tanımlamasını “Dostoyevski Sendromu” olarak literatüre sokar. Burada eleştirilen unsurlardan biri de epilepsinin heterojen doğası ve hastadan hastaya büyük değişimler gösterebilmesidir; yani böyle bir sınıflandırmanın doğruluğu tartışmalıdır.
Konuyla ilgili en ilgi çekici araştırmalardan biri de, 2011 yılında Reyport, Reyport ve Schell tarafından, biyografik öğeler içeren romanı Budala ile epilepsi semptomlarının karşılaştırılması yöntemi ile yapılmış. Bu araştırmada epilepsi ve Budala romanında paralel giden 10 semptom romandan kısa alıntılar incelenerek ortaya konmuş.
Dehayla hastalığın arasında nasıl bir ilişki var? Burası henüz net değil; ancak doktorlarının yazma demesine rağmen yazmaya devam ettiği, hem sinirbilim dünyasına hem de edebiyat alanına böyle güzel fikirler bıraktığı için Dostoyevski’ye bir teşekkür borçluyuz.
NöroBlog’u Patreon üzerinden desteklemek için: http://patreon.com/NoroBlog
Kaynaklar ve ileri okuma:
Makale Epilepsy & Behaviour – Dostoevsky’s epilepsy: A new approach to retrospective diagnosis
Makale Epilepsy & Behaviour – Fyodor Dostoevsky and his falling sickness: A critical analysis of seizure semiology
Makale Neurologia – Epilepsy in the process of artistic creation of Dostoevsky
Makale Epilepsy & Behaviour – Norman Geschwind’s contribution to the understanding of behavioral changes in temporal lobe epilepsy: The February 1974 lecture
Makale Seizure – Did Fyodor Mikhailovich Dostoevsky suffer from mesial temporal lobe epilepsy?
Anasayfamızdan daha fazla sinirbilim yazısına ulaşabilir, bize NöroBlog Podcast ya da NöroBlog YouTube kanalı üzerinden de erişebilirsiniz.