Hafızanın Ekstrem Uçlarından: Hipertimezi

Okuma Süresi 4 Dakika

Uç örnekleri, üst düzey becerilerin ve sorunların günlük yaşama yansımalarıyla, hafızayı yalnızca zihnin bir işlevi gibi tanımlamak onun önemini indirgeyecek bir ifade olur. Literatürde hafızanın dezavantajlı diyebileceğimiz sendromlarıyla ilgili pek çok çalışma bulunuyor fakat farklı biçimlerde hatırlamanın üst sınırlarına nispeten daha az dokunulduğunu söyleyebiliriz. Bu konuyla ilgili dikkatleri yoğun biçimde üzerine çeken ilk çalışmalardan biri 2006 yılında yayımlanan Elizabeth Parker ve ekip arkadaşlarınının hazırladığı AJ vakası ile ilgiliydi. AJ, “otomatik, kontrol edilemeyen ve dursuz duraksız” diye tarifleyebileceğimiz, neredeyse refleksif bir hafızaya sahipti. Çocukluğunun belli bir döneminden itibaren hemen her gün hakkında inanılmaz detaylar verebiliyor oluşu bilim adına yeni sorular doğurmuştu. “Hipertimezi” olarak tanımlanan bu vakanın yayımlanmasından sonra pek çok kişi kendinde veya tanıdığı insanlar arasında bunun varlığını rapor etti ve hatıraların bu taktiksiz ve istemsiz ilerleyen geri getirilişini farklı perspektiflerden inceleyen çalışmalar yapıldı.

AJ ve diğer hipertimezi vakalarını bilindik mnemonistlerden, örneğin Luria‘nın çalışmalarına konu olan Solomon Shereshevsky‘den farklı kılan neydi? Öncelikle bu mnemonistlerden farklı olarak AJ uzun ve anlamsız listeleri hafızasında tutabilme becerisine sahip değildi. Hatırladığı her şey oldukça kişisel ve onun için anlamı olan otobiyografik gerçeklerden oluşuyordu. İkinci önemli ayrım hatırlama, bilgiyi geri çağırma eyleminin gerçekleşme biçiminde yatıyordu. AJ durumunu aktarırken bunun daima akıp gitmekte olan bir film gibi olduğunu, hafızası yüzünden bir şeyleri geride bırakamadığını, tutunduğunu, bunun istemsiz, otomatik ve kontrol edilemez olduğunu belirtmişti. Bir tarihi duyduğunda o gün beliriyor ve “film” akmaya başlıyordu.

Tarihleri hatırlama konusunu tanımlarken bu vakalar tarafından “bilmek” fiilinin kullanılmış olması, yani otomatik şekilde bilginin kaynağını veya nasıl hatırladığını bilmeden yalnızca o tarihi “bilme” hali, AJ ve diğer hipertimezi vakalarının semantik otobiyografik hafızalarının kuvvetli olduğuna işaret ediyor.

Solomon ve benzeri mnemonistler ise bundan farklı olarak ciddi bir odak, fotografik (eidetic) hafıza, sinestezi ve bazı mnemonistik stratejilerin karışımından oluşan yollarla inanılmaz boyutlarda bilgiyi geri çağırabilme yetisine sahipler. Dahası, AJ’nin tersine otobiyografik hafızalarında normal üstü bir performans gözlenmemiş, hatta aksine Solomon bir defasında hayatını neredeyse bir bulanıklık veya pus içinde yaşadığını ifade etmiştir. AJ için de benzer şekilde listeleri ezberlemek veya okulda başarılı olmak için belirli bilgileri aklında tutmak gibi durumlar, bu materyaller onun için kişisel önem taşımadığı sürece oldukça zordu.

Hipertimezi vakalarında bunların dışında obsesif kompulsif tutumlara eğilim olduğu da gözlenmiştir. Örneğin AJ, küçük yaşlarda ailesiyle birlikte taşındıktan sonra anılarını “organize” etmeye başladığını ve bu noktadan sonra hafızasında bir değişim meydana geldiğini belirtmiştir. Bu organizasyon teması hayatında oldukça belirgindir, eşyaların yerleri değiştirildiğinde dahi ufak çaplı krizler yaşandığı biliniyor. Hatta ebeveynleri evden ayrıldığında onlar da birer eşyaymış ve yerlerinden oynatılmışlar gibi ajite olduğu söyleniyor.

Bir teoriye göre episodik geri çağırma modu denilen bir nörobilişsel durum, anlık uyaranları anıları geri çağırmak için yorumlayacağımız ipuçlarına dönüştürmemize yardımcı olur. Hipertimezi vakalarında bu modu “kapatamama” durumu söz konusu olabilir. Bu mod esnasında belirli beyin bölgelerinin daha aktif olduğu gözlenmiş ve bunun üzerine hipertimezi vakalarında da çeşitli ölçümler yapılmıştır.

Beyindeki Farklılıklar

LePort ve meslektaşlarının 2012’de yaptığı bir çalışmada dört ayrı teknikle yürütülen beyin görüntüleme sonuçlarına göre hipertimezi vakalarının beyinlerinde inferior&orta temporal girus, temporal lob (BA 20, 21 ve 38), anterior insula, parahipokampal girus, (BA 36) ve inferior parietal sulkus ayırt edici bölgeler arasında sayılabilir. Bunun dışında beyaz madde koherensinin daha yüksek olduğu gözlenmiş ve bu durumun bağlantılı beyin bölgeleri arasında bilgi transferinin daha efektif oluşuna katkı sağlayabileceği iddia edilmiştir.

Bir başka çalışmada ise hipertimezi vakalarında geri çağırım esnasında iki katı fazla bölgenin aktifleştiği görülmüş fakat hatırlama eyleminin yeniden deneyimleme fazında kontrol grubuna kıyasla belirgin bir farklılık görülmemiş. Medial prefrontal bölgelerin de daha aktif olduğu belirtilerek bunun hatırlanacak materyal ile bireyin kendisi arasında bağlantı kurmasını geliştirebilecek bir faktör olabileceği öne sürülmüş.

Bilişsel Değerlendirmeler

Nörolojik değerlendirmelerin yanı sıra bilişsel özellikleri de değerlendirilen vakaların belirgin şekilde önde olduğu testler arasında Script Generation, Three Phase Story, FNAME (Face-Name-Occupation Task), Meta-Test ve Kaliforniya Sözel Öğrenme Testi bulunuyor. Bu testlerin doğası belki de onların sıradışı hafızalarına yardımcı olan mekanizmaların çözülmesi için birer ipucu olabilir. Örneğin senaryo üretme konusunda hipertimezi vakalarının kontrol grubuna göre çok daha fazla detay vermesi onların düşünce süreçleriyle paralel bir olgu olarak görülebilir.

Bunların dışında bu insanların geçmişi sıkça çağırıp üzerine oldukça fazla düşünmelerinin bu otomatikleşme ve fazla miktarda detay anımsamalarına yardımcı olduğu düşünülüyor. Hayal gücü, hayal kurma sıklığı, absorbsiyon olarak tanımlanan “benliği dönüştürücü deneyimleri absorbe etmeye açıklık” durumu gibi daha pek çok faktör de bu fenomenin temelleriyle ilgili hipotezlere konu olmakta.

Henüz tüm detaylarıyla çözümlenmemiş olsa da zihnin hiçbir işlevinin tekil çalışmadığını gösteren, sıradışı bağlantıları ve beynin kendine özgü yollarını anlamamız açısından bize değerli ipuçları bırakan bu fenomen insan zihniyle ilgili yeni sorulara da öncülük ediyor.

Arjantinli yazar Borges, “Biz hatırladıklarımızın bir bütünüyüz; sabit olmayan şekillerden, kırılan ayna yığınlarından oluşan hayali bir müzeyiz” der. Hipertimezi sahibi olmak aslında hiçbir aynanın kırılmadığı, tüm şekillerin biçimini ve karakterini sonsuza dek koruduğu bir müzeye dönüşmeye benziyor. Algılandıkları, hissedildikleri ve kodlandıkları gibi kalan sayısız anı, zihnin içinde durmaksızın nefes almaya ve kendilerini sergilemeye devam ediyor. Pek çoğumuz için hatırlamak, bir bilgisayar gibi eksiksiz bilgi tutabilmek hayranlık uyandırıcı olabilir. Fakat unutmak, beynimizin yıllar içerisinde geliştirdiği bir sistemin parçalarından ve yokluğunun nelere sebep olabileceğini henüz yeni keşifilyoruz.

Yazan: Eris İnal
Düzenleyen: Oğuzhan Acet

NöroBlog’u Patreon üzerinden desteklemek için: patreon.com/NoroBlog

Kaynaklar ve İleri Okuma:

Neuropsychological investigation of “the Amazing Memory Man”

A Case of Unusual Autobiographical Remembering, Neurocase

Enhanced brain activity associated with memory access in highly superior autobiographical memory.

A cognitive assessment of highly superior autobiographical memory.

Brain activation in highly superior autobiographical memory: The role of the precuneus in the autobiographical memory retrieval network.

Individual differences and correlates of highly superior autobiographical memory.